Tekrardan merhabalar, bir önceki yazımda sizlere Toronto’da ihtiyaçlarımı en uygun nereden ve nasıl karşıladığımı anlatmıştım. Bu yazımda ise yurt dışında dil eğitimine karar vermek sürecinden Toronto’ya gelmeme kadar ki süreci anlatmak istiyorum. Genel olarak hazırlanma süreci-yolculuk-ülkeye giriş-okulun ilk günü gibi konu başlıklarını üstün körü anlatmaya çalışacağım, olası hatalarım için şimdiden kusura bakmayın. 🙂
İlk olarak yurt dışı eğitim kararına oldukça zor ve uzun bir sürecin sonunda karar verdim. Aslına bakarsanız benim aklımda hiç böyle bir deneyim yoktu, bir bakıma ablamın sayesinde bu yola girdim ve şimdi dönüp baktığımda iyi ki böyle bir yola girmişim diyorum. Mezun olduktan yaklaşık 1,5 ay sonra işe girdim ve daha ilk maaşımı almadan ablam sayesinde yurt dışı eğitim hedefim için para biriktirmeye başladım. İlk plan Ocak 2017’de Yeni Zelanda’ya gitmekti ancak daha sonra karar değiştirerek Amerika’da karar kıldık. 2017’den itibaren Amerika için hayal kurmaya ve para biriktirmeye devam ettim. Tabii bu süreçte ekonomik ve siyasi olarak oldukça fazla sansasyonel olaylar yaşadığımız için sürekli gidiş tarihimi erteliyordum ve bu biraz bende hayal kırıklığına sebep oluyordu. Bir süre sonra Amerikan Doları’nın önlenemez yükselişi ve vize krizi sonrasında rotamızı Kanada’ya çevirmeye karar verdik. Tabii bu sürede sürekli olarak yurt dışı eğitim danışmanlığı veren firmalarla görüşmeler yaptık ve internetten araştırmalarımıza devam ettik.
Aslında Kanada benim 18 yaşından beri yaşamak için hayalini kurduğum bir ülkeydi. Dershane hocamızın gösterdiği bir fotoğraf sonrasında hafızamda kalmış, bundan sonrası için sürekli araştırdığım ve yaşama hayalini kurduğum bir ülke Kanada. Neyse konumuza dönecek olursak İngilizce dil eğitimi planından ailem ve kardeşlerim haricinde kimsenin haberi yoktu ve son ana kadar da olmadı.
Yanılmıyorsam 2017 Aralık ayında ablamın adeta “olacaksa olsun, olmayacaksa yolumuzu çizelim.” serzenişinden sonra Kanada için yurt dışı eğitim danışmanlığı yapan bir firmayla anlaşarak süreci başlatmış olduk. Önce okul için kapora verildi ve daha sonra başlangıç evraklarını doldurmaya başladık. Doldurulan evrakların okula gönderilmesi ve başvuru ön kabulunun gelmesinin ardından bu sefer vize başvurusu için evrak toparlama süreci başladı. İçinde bulunduğumuz siyasi durumdan dolayı konsolosluğu döneceğimize inandırmak için oldukça fazla evrak hazırlığı yaptık. Evrak hazırlarken dikkat etmeniz gereken en önemli nokta, doğru olmayan veya yanıltıcı bilgi/belgelerin dosyanızda yer almaması. Başvuru dosyanızda her anlamda doğruyu söylemek ve bunu destekleyici belgelerle sunmak sizin yararınıza olacaktır. Lütfen bu konuya olabildiğince özen gösterin, hele ki şu sıralar başvuruları oldukça ince eleyip sık dokuyorlar.
Bizim başvurumuz Christmas zamanına denk geldiği için yaklaşık 1 hafta konsoloslukta bekledi.
8 Ocak’ta pasaportumuzu aldık ve 5 Ocak’tan itibaren 7 yıl 11 aylık bir vizeye sahip olduk. 8 Ocak’tan sonra yavaş yavaş Kanada hazırlıklarına başladık, soğuğa uygun kıyafetler, eksikliklerin tamamlanması vs. Kanada soğuğu için yaptığımız hazırlıkların neredeyse yarısı boşa gitti diyebilirim. Çünkü Kanada’nın en soğuk zamanları Aralık ve Ocak aylarıymış, sonra hava çok düzelmese de şiddetli soğuklar ve olağanüstü hava olayları yaşanmıyor. (Nisan ayında kar yağıyor ama 😀 )
Nihayet gitme vaktimiz geldi ve uçağımıza bindik. Biz biletimizi THY’den aldık ve uçuş sırasında anladık ki iyi ki de THY’den almışız. Bilmiyorum belki biz ilk defa böyle bir deneyimi yaşadığımız içindir ama gerçekten uçak içi hizmeti oldukça kaliteliydi ve güler yüzlüydü. Eğer imkanınız varsa kesinlikle uçuş biletinizi Star Allience üyesi bir firmadan alın. Size uçuş sırasında sanıyorum gümrük ile alakalı soruların olduğu bir kağıt veriliyor ve bunu dolduruyorsunuz. Pasaport kontrolü sırasında ise görevli memura uzatıyorsunuz o onaylıyor.
Gelelim benim çok çekindiğim ve hatta stres yaptığım pasaport kontrolüne. Kontrol sırasında beklerken insanları gözlemleme şansı buluyorsunuz ve bazı görevliler oldukça zorlu sorularla karşılarındakini tedirgin edebiliyorlar. Bizim şansımıza çok güler yüzlü ve neşeli bir memura denk geldik. Vizemizi incelerken “nereden geldiniz, ne için geldiniz, ne kadar kalacaksınız, hangi okula geldiniz?” sorularını yöneltti ve pasaportumuza giriş damgasını vurarak bizi uğurladı. O an ne kadar hafifledim size anlatamam. Vizemizi kontrol ettikten sonra pasaportumuzu incelemedi bile, pasaportumuzda Yunanistan dışında başka vizemiz ve başka ülkeye giriş-çıkışımızı bulunmuyor. 😛
Yaklaşık 12 saatlik uçuşumuz sorunsuz bir şekilde gerçekleşti, pasaport kontrolünde ve bagaj bekleme sırasında maksimum 30–45 dakika bekledik. Bavullarımızı aldıktan sonra saatin geç olması ve hava şartlarının kötü olmasından dolayı ulaşım seçeneği olarak sadece taksi vardı. Burada iki çeşit taksi seçeceği bulunuyor, lüks ve normal taksi. İki seçenek arasında yaklaşık 15–20 dolarlık bir oynama söz konusu. (Telefon sıkıntımız olduğundan dolayı Uber veya Lyft ile ulaşım ihtiyacımızı karşılayamadık.) Taksi ile yaklaşık 50–60 dakikalık yolculuğun ardından evimize vardık ve yeni ev sahibimizle tanıştık. Kendisi İtalyan asıllı Kanada vatandaşı 60 yaşında tatlı bir kadın. Evde kendisi ve köpeği Coco ile birlikte yaşıyor. Kısa bir sohbetin ve ev tanıtımının ardından biz hemen uyumaya çekildik çünkü ertesi gün sabah 09:00’da seviye tespit sınavımız vardı.
Telefonumuz ve internetimiz olmadığı için okulu bulmakta çok zorlandık ama sonunda bulduk ve sınava girdik. Sınav hakkında biz çoktan seçmeli tarzında gramer ve kelime bilgimizi ölçen bir test olacağımızı beklerken hiç beklemediğimiz şekilde tek soruluk “İngilizce öğrenmek için farklı bir ülkeye gitmenin avantajları ve dezavantajları nelerdir, açıklayınız.” sorusuyla karşı karşıya kaldık. Bu soruya verilen cevabınızın kontrol edilmesinin ardından yüz yüze bir hocayla sohbet ediyorsunuz. Bu sohbet konuşma bilginizi ölçmek için oluyor, genelde kendinizden bahsetmek ve ülkenizde neler yaptığınız üzerinden gerçekleşiyor. Konuşma sınavının ardından ertesi gün için yeni sınıfınız belirleniyor.
İlk gün bizim açımızdan oldukça güzel geçti. Sınıfta farklı ülkelerden insanlarla tanışıp onlarla sohbet etmek oldukça keyifli. Burada herkesin bulunma amacı İngilizce öğrenmek olduğu için ve sürekli konuşma pratiğine ihtiyaç duyulduğu için çekinmeden herkesle konuşabiliyorsunuz. Hatta konuşurken telaffuz veya yanlış bir cümle kurduğunuzda gülüp geçiyorsunuz. Burada her ay 1 sezon olarak adlandırılıyor ve o ay içerisinde her hafta sınav olarak seviyenizi ve İngilizce bilginizi ölçmeye devam ediyorlar. Eğer büyük gelişme kaydettiyseniz 1 ay sonunda seviye atlıyorsunuz. Yeni sınıfınızda yeni arkadaşlarınızla eğitime kaldığınız yerden devam ediyorsunuz.
Benim için ilk günler Kanada saatine alışmak oldukça zor oldu ve biraz aile-kardeş özlemi çektiğimi söyleyebilirim. Tüm bunlar bir tarafa her şeyden olabildiğince keyif almaya çalıştım. Buradaki hayatınız rutine oturunca gerçekten çok keyifli günler geçiriyorsunuz.
Bir sonraki yazımda detaylı olarak okulumdan ve Toronto’dan bahsetmeye çalışacağım, görüşmek üzere.