Darbenin anlamına sözlükten bakan, internetten araştıran; nasıl darbe olduğunu yakınlarından dinleyen, belgesellerden öğrenen bir nesil neredeyse darbeyi yaşayarak öğrenecekti.
15 Temmuz diğer günler gibi normal bir şekilde devam ederken akşam saatlerinde başlayan hareketlilik herkesi korkuttu. Başlarda tatbikat, bomba ihbarı gibi söylemlerle paniği en aza indirgemeye çalışsak da ilerleyen saatlerde “gerçekten darbe mi oluyor?” korkusu yaşamaktan kendimizi alıkoyamadık. Bu yazımda anlatmak istediğim nokta ise bu tarz olaylarda internet ve teknolojinin hayatımızda ne kadar önemli bir yer tuttuğu…
Sosyal medyayı iyi-kötü kullanmayı bilen kullanıcılar zamanla kendi haber kaynaklarını oluşturur. Bu kaynağın oluşmasında takip ettikleri, ilgilendikleri, beğendikleri unsurlar kaynağın ana eksenini oluşturur.
15 Temmuz darbe girişimi gecesi yaşananlar bunun en somut örneğiydi.
Asker postallarının sesini de ilk başta sosyal medya kullanıcıları duydu. Anadolu Yakası’ndan Avrupa Yakası’na geçmek isteyen sürücüler askerin yasağı ile karşılaşınca olaylar başladı. Televizyondan tatmin edici bilgi alamayan kullanıcılar sosyal medya üzerinden bilgi avına çıktı, olaylarla ilgili en güncel bilgilere ulaşmaya çalıştı.
Sanırım en çok yayılan tweet ise aşağıdaki oldu:
Bu gönderinin yayılmasından sonra insanlar olayın ciddiyetine vardı. Videodaki görüntülerden sonra insanları en çok korkuya düşüren anlar ise Atatürk Havalimanı’nda bekleyen tanklar ve meydanların çeşitli noktalarını ele geçirmek için sokaklardan geçen tanklar oldu. Olaylar bir şekilde devam ederken siyasetten önemli kişiler televizyonlardan açıklamalarına devam etti. Bu açıklamalarını telefon bağlantısıyla yaptılar.
İnsanlar da bilgi kaynağı olarak sosyal medya aracılığıyla haber almaya devam etti. Bazı kişilerin sebepsiz şekilde dezenformasyon çabalarını saymazsak sosyal medya görevini en iyi şekilde yerine getirdi. İnternetin yavaşlatılmasına rağmen…
Meydanlarda, ATMlerde, fırınlarda, bakkallarda, hatta benzinliklerde büyük bir telaşla oradan oraya koşuşturan halk; aynı zamanda bütün platformlardan bilgi almaya çalışıyordu.
Tüm bunlar olurken Cumhurbaşkanı CNNTürk yayınına telefonla bağlandı. Herkes merakla söylenecekleri beklerken, Cumhurbaşkanı FaceTime ile canlı yayında milyonlara ulaştı. Hem de kanlı canlı görüntüsüyle ekranlardaydı… Sanırım bu olay Türk televizyon tarihinde bir ilk oldu.
Bu durum suikast-yaralanma-esir alınma söylentilerini yerle bir etti. Cumhurbaşkanı konuşmasında tüm darbe karşıtlarını bulunduğu ildeki meydanlara çağırdı. Bu çağrısından sonra önemli sosyal medya hesapları, halkı meydanlara darbeye karşı durmaya çağırdı.(EGM, Diyanet v.s.) Belki doğru, belki yanlış o sizin şahsi değerlendirmeniz ancak bu olayda sosyal medya başarılı bir şekilde kullanılarak, darbe karşıtlarının sokağa inmesi sağlandı. Halk, darbeye karşı durma yetkisini kullandı.
Tüm bunları toparlayacak olursam, yeni medya mezunu bir iletişimci olarak; internetin ve teknolojinin her kesimden her insan için ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anlamış olduk. Artık saçma sapan engellemeler, yavaşlatmalar insanları durdurmaya yetmiyor; haberleşme isteğinin önüne geçemiyor. Bunun yerine doğru yatırımlar yaparak ülkemizde teknoloji ve internetin daha da gelişmesi, haber alma özgürlüğünün ve sosyal medyanın doğru kullanılması için çalışmalar yapılmalıdır.
Dezenformasyonu engellemek için ise kesinlikle eleştirel medya okuryazarlığı eğitimi dersleri verilmeli. Bilgi kirliliği, kutuplaşma, önyargı ve benzeri olumsuz durumların önüne geçilmelidir. Bu küçümsenecek ve gözardı edilecek bir durum değil.
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere, hoşçakalın.